5 Mart 2021 Cuma

Gitmek lâzım, biliyorum.

 "Bazen gitmek istiyorum..."


Sık sık ölmek ister oldum.

Sık sık gitmek istiyorum.

Özellikle "modern insandan" gitmek istiyorum...


...


Söylenecek öyle çok şey oluyor ki aslında. Hiç birini yazmıyorum. Artık kendi kendime veya Allâh'a da söylemiyorum.

"Sus!" denmişti. Gâlibâ en iyisi bu.


...


Ama öyle günler oluyor ki, insanın içi ağlıyor.

Çok ama çok sayıda insansı şeytanı öldüresim geliyor! ...

Çok sık için için ağlar oldum.

Bâzan utanıyorum yaşımdan.

Ama haksız da değil. "Dünyâ çok beter oldu." belki de en beter yeri burası.


İnsan insana en çok da böyleyken muhtâc imiş.

Sevdiğinin göğsünde içini durultmak varmış.

Bâzan o göğüste şıpır şıpır gözyaşı dökmek.


...


İçim ezik.

Yine şu esere rastlayınca bunlar döküldü işte:

https://www.youtube.com/watch?v=swAicg0GjNg


İki satır oldu yirmi satır.

Aslında öyle çok şey var ki diyecek.

Ama anladım, demişlerdi:

Bırak dûnyâyı, geç insanlardan diye...

Anlıyorum daha bir.

Gitmek lâzım, biliyorum.


En çok sevgi eksik...

11 Şubat 2021 Perşembe

Eğitim, hayvana verilen bir şeydir.

  Fırsat bulursak, ev hanımı olmak üzerine biraz gevezelik etmek istiyorum. Hattâ şu sıra dûnyâda ve ülkede temel, büyük ve tek çözümün, eksiğin "eğitim" olmadığını, eğitimin ne olup olmadığını, işin çözümünü eğitim sandığımızı, meselenin aslının ne olduğunu hattâ hiç kimsenin bunu konuş.a.madığını, çünkü görünen o ki kimsenin bilmediğini yazasımız var (Amma büyük laf oldu di mi?). Eğitim, hayvana verilen bir şeydir. Eğitilemeyen tek hayvan da beşerdir. Bu ipucuyla tefekkür edin biraz bakalım. Selâm ile.

5 Şubat 2021 Cuma

Büyük Sözü

Doğru tartışmanın dokuz doğrusu 

  • Kişiye değil görüşüne karşı çıkarsın. “Sen ne anlarsın elmadan ki?” “Senin sülalen gelse, beni elmanın kırmızı olduğuna inandıramaz. Oğlum, renk körüsün, kör!”
  • Kişinin görüşünü basitleştirerek görüşü yıkmayı kolaylaştıramazsın. Karşı görüşü kartonlaştırma diyebiliriz buna. “Kırmızı elmayı kim gördü de sen göreceksin. Bunu daha önce seni köylülerin de söyledi. Kızıl elma dediğin bir hayaldir. Kendine gel!”
  • Parçayı bütünün yerine koyamazsın. Aceleci genelleştirmeler yapmaktır bu tavır. “Yeşil elma ağacı benim bahçemde meyve veriyor yıllardır. Her mevsim ben onu seyrederim. Yeşilin tonlarıyla sohbet ederiz adeta, dostum. Bizim mahallede bir tane kırmızı elma yiyeni göremezsin. Duymadım. Görmedim!”
  • Fikrini destekleyen bir kanıtı doğru sayarak, bütün fikrinin doğru olduğunu kanıtlamaya kalkamazsın. “Benim bildiğim elma ağacı budur. Asla ağaçta kırmızı meyve görmedim. Bu kesin! Bunun aksini kanıtlayamazsın!”
  • Daha önce olan bir şeyin daha sonra olanın nedeni olduğunu iddia edemezsin. Önce olanın sonra olanı belirlediğine dair net bir kanıt yok elinde. “Sahte neden” icat edemezsin.
  • Tartışmayı “ya o ya bu”, “ya hep ya hiç” noktasına getiremezsin. Gerçek siyah ya da beyaz değildir. Herkesin görüşüne göre, baktığı yere ve bakış açısına göre grilik taşır. Biraz beyazı biraz da siyahı vardır.
  • Konu hakkında kesin bilginin olmayışını görüşünün haklılığına gerekçe yapamazsın. Henüz kimsenin kırmızı elma gördüğünü belirtmeyişi, bütün elmaların yeşil olduğu anlamına gelmez. Veri olmayışı, gözlemlerin iletilmemiş olması, gördüğünün biricik doğru olduğunu kanıtlamaz.
  • Kanıtlama yükümlülüğünü karşı tarafa yıkamazsın. “Sen aksini ispatlamadıkça, benim dediğim doğrudur” varsayımı, karşı görüşün de söyleyebileceği bir cümledir ve kimseye kazandırmaz.
  • Bir görüşün çok popüler olmasını o görüşün doğruluğuna kanıt yapamazsın. “Popülerlik zaafı” diyebiliriz bu tutuma. Gerçekler taraftarları sayesinde değil, gerçek olmaları sayesinde gerçektir. Daha çok alkış alan görüş, daha doğru değildir. Alkışlayanların alkışlama nedeni çoğu kez doğrunun hatırı değil, duymak istediklerini duyuyor olmanın konforudur.

3 Ocak 2021 Pazar

Bir Güzellik

 Muhterem  büyüğümüzün yüksek müsâdelerine sığınarak şu güzelliği buradan da sunmak ihtiyâcı hissettik.


Profiterol

Şemsâ Denizsel







27 Aralık 2020 Pazar

İnsan niye yaşamalı?

 

 Hayâtın, yaşamın ve ölümün, insan olmanın ve zikredilebilecek başka bazı şeylerin mânâsı hakkında sanırım az şey bilmiyorum.

Yaşamımın, hürriyetimin, hukûkumun, muvaffakiyetimin ve mutluluğumun çalınmış olduğu şu zamanda,

dûyânın, hayâtın ve yaşamın hiç anlamadığımız şekilde ve miktarda değiştirildiği şu zeminde...

Bu değerleri yanlış mı anlamıştım, yeniden mi tanımlamalıyım?

Anarşistliğe hiç meyletmemiştim. Hattâ hep tam aksi taraftaydım. Şimdiyse, kânunun ve düzenin halkın kanını akıttığı bir vâkıâ...

İnsan mahzûn iken sorgular. Bu sıklaştıkça mutluyken de eskisi kadar emîn olamıyormuş bildiklerinden.

Ve hakîkî mutluluğun, değerlerinin muktezâsınca yaşamakla, hayâta geçirmekle olabildiğini farkettikçe "dertsizliğin" verdiği sahte mutluluk bile bir sorgulama, bir ümitsizlik sebebi.

Şu satırlarda "sıradan" bir ferd olmanın, sâdece kendinin ve ehlinin işini görmenin ve gerisiyle ilgili bulunmamanın doğruluğu hakkında bir tefekküre girebilmek dahi mümkün değil. Vasatın ve zemînin tahlîli hallolmadan buna gelebilmek gayr-i kâbil.

Burası çok değişti. Her şey altüst oldu ve tabiatında bir şey bulmak artık imkansız.

Ve artık, inançlarımı tekrar yazmadan ve zulme rağmen ayakta ve uygulayıcı olamadan mutluluk değilse bile huzur mümkün değil.

Zulüm deryâsında mutluluk ummak da zaten ayıp...

Bu husuta epey bir laf edilir. Zamanla uraya eklenir. Şu hakîkat ki, zaman, mekân, düzen ve tabiatıyla yaşam çok sıkıcı. Bu bir bunalım değil. Her şey açıkça bunaltıcı...


dûnyâ çok sıkıcı bir yer oldu...

Gitmek lâzım, biliyorum.

 "Bazen gitmek istiyorum..." Sık sık ölmek ister oldum. Sık sık gitmek istiyorum. Özellikle "modern insandan" gitmek ist...