1
Bâzân bir şarkı sebepsiz çalmaya başlar ya zihninde,
Son zamanlarda hem de ihtiyâcım bulunan bâzı ilâhîler çalıyor.
Biraz dinginlik yakalama çabasının sonucu sâkin kalan zihin ya da rûhun, kâbiliyetlerinin serbest kalmasından gibi...
Ama hani bâzân da biri düşer gönlüne...
Şu gönül ne acâib "şey"!
Şimdi farkediyorum, bütün gün biriyle idim aslında.
Neden, nasıl içimdeydi sürekli?
Bir çok şey yaptım onunla,
Epey konuştuk, az da olsa.
Acabâ, o düşünüyor diye mi hep gönlüme geliyor?
Öyle denir hakîkatte.
İnsân, sevdiğiyle ömür geçirmek diler,
Derdi, işi, gücü sevdiceğidir.
Sonsuzluğa uzanır, aşkıyla olan hayâli.
Öyle ya, sonsuzluk için yaratılmıştır, bilir rûhu bunu,
Kendi bilmese de.
Zâten, dünyayı mâmur kılma çabası da Cennet hasretindendir ya.
Sevdiğiyle bir ömür geçirmekle, gönlünde bir olmak, aynı imiş meğer
Şimdi anlıyorum, koca gün içimdeyken sevgili, zâten pek bir mes'ûd geçti saatler...
Her ne kadar böyle ise de,
Özlem kavuşmayı istetir
Çünkü göz, cemâl ister.
Şu sıralar, duânın ısrarla istemek olmadığı gösteriliyor.
Yaratan'ı iknâ çabası değil duâ; O olmak.
O olursan, murâd et, olur.
Sevgi, gönlün azığı, karıldığı çamur, râhat ettiği kıvâm...
...
Akşam oldu, konuştum O'nunla.
Hattâ uğraştım bile epey :)
Taşındığından beri sormamıştı.
Bahis mevzûu edilmeyen bir husûsu hiç sormamış olması edebinin ve olgunluğunun işâretiydi
Ve bu iyi şeydi.
"O odada ne var?" diyesi tuttu bir zamandır.
Bir kaç def'âsında üstelemediydi evvel, cevap alamayınca.
Sûkûtun ardından kelâm etmemesi çok mühim
Öğreniyor yaşamı, geçimi hattâ edebi daha da.
Biraz çocuksuydu bu gün, biraz da hâtun edâları bunlar...
E, tutuyor insanın bâzan hafifliği.
Keyifli demek ki, yaltaklanıyor bir nevî
Ama, aşmıyor sınırı, çekiniyor.
Bu güzel, korkmuyor ama, bu daha güzel.
Zîrâ hiç korkutmadı fakîr kimseyi.
Sûkûnet, çekinmeyi getirir, o da geçimi.
Muhabbeti de dâim eder.
Güldüm bıyık altından pek, gördü de zâten.
Bu yüzden ya, durup, durup def'âlarca sorması o sıra :)
- "Ne var ki odada, nîçin kilitli?"
- Halı.
- Yaa! "Ne var?"
- Kitaplık.
- !
- Masa.
- !
- Kitap.
- !
- Başka bir kitap :)
- !!!
Bir bilmece olur işte, bir muâşeret tâlimi, muhabbete vesîle olur diye geçtiydi içimden.
Tabiatıyla mahsûsen kilitlemiş idik. Hazır olmadığı şeyle karşılaşıp, hafiflik etmemesi içindi.
Gördüğü zamanda bilmesi de içindi.
İnsan, yanında bulunduğuyla pişmeye istekli olsa ne iyi olur.
Çoğunluk birbiriyle çekişir anlaşamaz, çatışır uzlaşamaz, daha neler, neler.
Garip gelir hep, birleşmek, bir olmak içindir.
Bir'e akar her şey hayatta çünkü.
Uzlaşma dahi tuhaf olur birleşen çiftte zîrâ istekler hoş gelmelidir,
En ölçülü olunacak yerdir bir'lik evi, işleri nâzik ve teennî ile, kırk düşünüp bir söyleyerek etmeli.
Hem, kişi pişmeli, pişmek için gelmeli ya eve en evvel...
İllâ biri baştır, yoksa nasıl olur ki?
Seyret hâli, sevgili. Bak ki sana gösteriliyor ne iş tutacağın hep.
Yerde oturmuş, eteğini örtmüş sol baldırı üzerinde, ayaklarını sağdan geriye almış hâtunu hayâl et.
Başını da eğmiş, elinde belki bir iş, içindeki güzelliği dokuyor iplerle...
Yüzü nurlu ve mütebessim, bir sessizlik adası ki sûkûnetinde dinleniyorum desem, olur.
Bir şey istesen hemen getirir, cânını da koyar da üstüne, öyle uzatır
Gördün mü hiç öyle sevgiyle bakan bir çift göz?
En büyük dersi "Ne buyrulur?" zemîninde bir iç güzelliği taşıdığıydı aslında, bilmese de.
En büyük dersi almış olarak gelmiş idi.
Hep lâzımı gözlediğinden pişiyordu dâim. Ses edilmezse ya susuyor, ya işine bakıyordu.
Ki yürüyordu Cennetine, adıım, adım.
Bilmese de.
Bilmezsin sen. Büyükler özler en çok.
Sen sevgiyi arar ve beklersin,
Muhabbet diler, bir tebessüm istersin,
Elin boş kalmaz ama doyamazsın hiç
Ama bilmezsin, büyükler özler, en çok.
dünya kavuşmak yeri değilmiş çoğu zaman
Ama bilmezsin...
Sevmeyi öğren yiğit!
"Kendin"i bil önce, ki sevgiyi anlatsınlar sana.
Bilmediğin şey öğrenilmez
Sevmeyi öğren, başkaları için faydalı ol.
Özeti bu bir tek, hayâtın
Düzelt işlerini
Boşalt içini
Düzelt dışını ve tarayıp saçlarını, gel.
Sevmeyi bile bir'inden öğreneceksin.
Hazır olmak için çalış,
Acele et, sevgi sen ararken de olsa verildiğinde çıkar karşına
Sonra yarımken çıkmasın karşına,
At ne varsa dünyaya ait dışarı,
Bırak oyun, oynaşı, gel beri artık,
Gün gelir, çabuk gelir, verirler sana da bir sevgili
Dağınık olmasın saçların. Çocuk gibi.
Hoş, dağıtırlar ya bir hamlede :)
Tara saçlarını.
(Anılan, konuşulan kişi hayâlîdir. Hitâb olunan ise vardır, fakat kendine olduğunu bilmemektedir. Belki de haberi yoktur bu laflardan.)